1. ilk entry'de de ifade edildiği üzere doğu albümleri kadar güzel ne kendi başka albümleri mevcuttur ne de bu tarzda müzik yapan bir başka kişi yahut topluluğun bu tatta, bu hislilikte, bu bir aradalıkta (daha münasip bir kelime bulamadım) bir çalışması olmuştur.

    ben bu albümü ilk dinlediğimde 10 yaşındaydım. istanbul'da yaşıyorduk o zamanlar. yalnızca memleketimi biliyordum. ne bölgeden ne de hem kendi memleketimde, hem bölge içerisinde yer alan etnik kimliklerdn haberim vardı. kürt kimdir, ermeni kimdir, başka dilleri var mıdır , yalnızca o dilde ifade edilebilecek hisler, feryatlar, acılar, sevinçler var mıdır bilmiyordum. yıllarca aklımdan çıkmayan, giriş melodisini duyduğum her anda beni yerel saatin ilerisinde, zoraki globalleşmiş ama pek de o kürenin şeklini alamamış sözde kültürün gerisinde, yine de insanlığın, "ciğerliğin" fersah fersah ilerisinde kalmış doğunun bir köşesine bırakan de bıla beto kadar güzel bir şey duymamıştım o güne değin mesela. o yaşa kadar kendi imkanlarımla, hevesimle bir alem şarkı türkü dinlemiştim üstelik. bach güzeldi, albinoni şahaneydi, engelbert humperdink, frank sinatra owowowowdu benim için. hele o cazlar blues'lar... ama bu şarkı niye diğerlerinin aksine, böyle tam yüreğimi kavramış gibi hissediyordum her çaldığında? ya da neden bingöl'ü dinlerken tek kelime anlamadığım halde bir hasrete, hüzünlü bir meraka ait sözler duyduğuma bu kadar emindim? kara üzüm habbesi niye ibo'nun kıvırttırıcı arabesk havasından bambaşka bir halde, her hanenin bir lokma da olsa katkısıyla yaptığı kocaman, neşeli bir köy düğününe götürüyordu beni?

    kardeş türküler'i çok severim ben, bu albümün dışında da çok sevdiğim parçaları var. "demme / ala gözlüm nazlı pirim" bunların başında geliyor hatta. ancak bu albüm benim için bambaşka bir yerde, bambaşka hislerde. gerçekten doğu bu albüm. sevinciyle, neşesiyle, kederiyle, çilesiyle, nenesiyle, dedesiyle, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı doğu. ve benim için kardeş türküler'in üzerinde, artık onlara değil, bölgeye, ülkeye ve bütün insanlığa ait olmuş bir ses, bir çağırış gibi.

    vaktiniz olursa dinlemenizi dilerim sevgili youser'lar. bilhassa "de bıla beto", "bingöl" (ki bunu aslında haig yazdjian'dan dinlemenizi daha pis tavsiye ediyorum), "dile mı sewda", "kara üzüm habbesi" şarkılarını ben kişisel olarak öneririm. ve bence nereli olursanız olun, bu albümde size ait çok şey bulacaksınız. olmadı misafir olur, bir kömbe yersiniz, fena mı olur?